Parkinson tedavi edilebilir mi?
Parkinson, nörolojik bir hastalıktır. “Titrek felç” olarak da tanımlanan Parkinson hastalığı, beyinde dopamin maddesini üreten hücrelerin bozulmasıyla ortaya çıkar. Bu hücreler, vücut hareketlerinin kontrolünden ve uyumundan sorumludur. Dolayısıyla bunlar bozulduğunda ya da işlevini yitirdiğinde hastanın hareketlerinde yavaşlama ve hareket kabiliyetinde azalma; dinlenme sırasında parmaklarında ve ellerinde, kimi zaman çene ve dudaklarında, bacaklarında titreme; kaslarında sertleşme ve duruşunda bozukluk; konuşmasında zorluk ve değişim; yazı yazmasında zorluk ve yazı stilinde kötüleşme gibi sorunlar oluşur. Hastada anksiyete, davranış bozukluğu ve depresyon gibi bazı psikiyatrik problemlerle birlikte koku alma kaybı, görme sorunu, uyku düzeninde bozukluk, idrara çıkmada sorun, kabızlık ve tansiyon düşüklüğü de görülebilir.
Tabii ki bunlar bir anda olmaz, aşamalı olarak yaşanır. Çünkü Parkinson yavaş ilerleyen bir hastalıktır ve belirtileri yaşın ilerlemesine bağlanabilir; bu durum da hastalığın erken teşhis edilmesini zorlaştırabilir. Hastalığın başlangıcında örneğin, sadece ellerde titreme görülebilirken yıllar sonra varılan son evrede hasta hareket kabiliyetini tamamen yitirip yatağa bağımlı hale gelir.
Sadece ileri yaşlardakilerde değil gençlerde de görülebilir
Parkinson hastalığının nasıl oluştuğu bilinse de neden oluştuğu tam olarak keşfedilememiştir. Genel olarak 65 yaş üzeri kişilerde görülen Parkinson, 40-65 yaş arasında hatta nadiren rastlansa da 20-40 yaş arasında ortaya çıkabilir. Kadınlara nazaran erkeklerde daha yaygındır. Çeşitli kimyasallara maruz kalınması, manganez ve demir gibi bazı minerallerin fazla alınması, kafa travmaları, stres, obeziteyle birlikte genetik faktörlerin hastalığın oluşumundaki risk faktörleri olabileceği düşünülmektedir. Ailesinde Parkinson öyküsü olanların bu hastalığa yakalanma riski daha fazladır.
Parkinson hastalığı, nöroloji uzmanları tarafından tespit edilir. Hasta öyküsünü değerlendirme ve fiziksel muayenenin yanı sıra radyolojik görüntüleme yöntemlerinden de yararlanılır. Vücuttaki dopamini artırmaya yönelik ilaç tedavisinin, fizik tedavi ve egzersizin, cerrahi bir yöntem olan beyin pili uygulamasının hastanın şikayetlerini giderme yönünde etkin sonuçları vardır. Ancak bu yöntemler hastalığın ilerlemesini yavaşlatıp hastanın yaşam kalitesini arttırsa da Parkinson’u tamamen ortadan kaldırmaz.
İlaç tedavisi, fizik tedavi ve cerrahi yöntemin yanı sıra biorezonans da Parkinson hastalığının tedavisine destek olmakta ve tamamlayıcı bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Biorezonans terapisi ile Parkinson için risk faktörü olabilecek çevresel ve patolojik etkenler bertaraf edilmekte, hücrelere zarar veren her tür ağır metal, virüs ve bakteri temizlenmekte, toksinler atılmakta, yenileyici etki yaratılmaktadır.